Ayşe Tokyaz 22 yaşındaydı. Bir hemşirelik öğrencisiydi. Henüz kendi hayatına başlayamadan, başkalarının hayatını kurtarmak istiyordu. Beyaz önlük giymeye hazırlanıyordu. Ama şimdi adı bir ölüm istatistiği oldu. Çünkü bu ülkede kadın doğmuş olmak, en baştan ölüme yazılmış olmak demek. Ayşe bu savaşı kazanamadı. Çünkü onu koruyacak ne bir devlet vardı ne de ses çıkaracak bir toplum.
Ayşe’yi öldüren sadece bir adam değildi. Ayşe’yi bu sistem öldürdü. Onu korumayan kolluk kuvvetleri, ciddiye almayan adliye koridorları, üç beş gün sonra unutup geçen ekranlar, sessiz kalan komşular, “Benim başıma gelmez” diyen milyonlarca insan…
Ayşe için artık herkes suçlu.
Bu cinayet toplumun önünde, herkesin gözleri önünde işlendi ve herkes susarak, görmezden gelerek, kanıksayarak bu cinayete ortak oldu.
Ayşe’nin ölümünün ardından sosyal medyada en çok ne konuşuldu biliyor musunuz? “Özgecan Aslan gibi öldürülmüş…” Evet, tıpkı Özgecan gibi. Aynı vahşet, aynı sessizlik, aynı utanç. Yıllar geçti ama hiçbir şey değişmedi. Özgecan’ın öldürülmesinden sonra “Bir daha asla” demiştik. Ama her seferinde “bir daha” oldu. Ayşe oldu, Güleda oldu, Pınar oldu, Emine oldu. Hepsinin ismini bir süre sonra utana sıkıla andık. Bazılarının adını hiç öğrenemedik bile. Çünkü bu toplum, öldürülen kadınların adını bile söylemeye utanıyor. Ama katillerin bahanelerini ezbere biliyor.
Peki kadınlar “ölmek istemiyorum” diye feryat ederken siz ne yaptınız?
Şiddet faillerine ceza indirimi verdiniz. Kadınların beyanını sorguladınız. İstanbul Sözleşmesi’ni bir gecede sildiniz. Polis şikâyetlerini geri çevirdi. Savcılar koruma taleplerini reddetti. Yargı “tahrik oldu” diyerek katili akladı. Medya öldürülen kadının eteğini, geçmişini, özel hayatını kurcaladı. Toplum “Ama o da şöyleydi” diyerek suçu paylaştırdı.
Ve sonra Ayşe öldü.
Ve siz yine sessiz kaldınız.
Şimdi çıkıp utanmadan “üzgünüz” diyorsunuz. Hayır! Siz üzgün falan değilsiniz siz suçlusunuz!
Ayşe’nin kanı ellerinizde! Bu toplum, bu devlet, bu düzen Ayşe’nin katilidir!
Biz bıktık. Mezar taşlarına “öldürülmek istememişti” yazmaktan bıktık. Her sabah yeni bir kadın adı görmekten bıktık. Devletin suskunluğundan, toplumun umursamazlığından, medyanın ikiyüzlülüğünden bıktık.
Bu düzen kadın düşmanıdır! Bu devlet kadınları yaşatmak için değil, susturmak için vardır. Bu toplum, kadınları ancak öldüklerinde hatırlıyor. Onları hayattayken yalnız bırakıyor, korkularıyla baş başa bırakıyor.
Kadınlar kendi güvenliğini kendi çabasıyla sağlamaya çalışırken, devlet sırtını dönüyor.
Ama biz susmayacağız. Ayşe Tokyaz için, Özgecan Aslan için, Emine Bulut için, Güleda için, adını bildiğimiz ya da hiç duymadığımız tüm kadınlar için artık yas değil, isyan taşıyoruz içimizde.
Bu cinayetler durmayacak. Bu düzende daha çok Ayşe, daha çok Özgecan öldürülecek…
Ta ki biz bu düzeni yıkana kadar!